|
|
 |
|
Kur'an Mucizesi |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hz. Peygamberin kalbinin yarılmasından, bulutların ona gölge yapması, ağaçların secde etmesi ve rahip Bahira olayına kadar siyer bilgilerinin sıhhatini sorgulayan Sarmış, Peygamberin ruhunun/nurunun çok önceden yaratıldığı gibi gerçek-dışı rivayetleri de eleştirdi. Peygamberleri yarıştırmacı bir tutumun Peygamberimiz hakkında çok sayıda mucize uydurulmasına yol açtığını söyleyen Sarmış, tek mucizenin Kur’an olduğunu söyledi ve “Peygamberin Mucizeleri” isimli kitapları eleştirdi.
Hadis kültürü ve siyer kültürüyle Kur’an’daki Peygamber tasavvurunun çeliştiğini örneklerle açıklayan Sarmış, Peygamberin vefatından sonra yaşanan sapmaları, siyasi, tasavvufi ve kelami olmak üzere üçe ayırdı. Birçok İslami kavramın bu süreçte içinin boşaltıldığını söyleyen Sarmış, dinin dinamizmini yitirmesinin ve örnek toplum idealinin yara almasının sebebini Kur’an ve Peygambere yaklaşımdaki zaaflara bağladı.
Sarmış’ın bu giriş konuşmasından sonra sohbet, katılımcıların kitap üzerine sorularıyla devam etti. İbn Hişam, İbn İshak, Taberi gibi siyer kaynaklarının Peygamberi doğru anlamaya yönelik katkılarıyla ilgili soruya Sarmış, genellemeci yaklaşımlardan kaçınmak gerektiğini söyleyerek cevaplandırdı ve şunları söyledi: “Bu kaynak kitapları nasıl ki Kur’an süzgecinden geçirmeden külliyen kabul etmek ifratsa; külliyen reddetmek ve istifade etmekten kaçınmak da tefrittir.”
“Hadis, Sünnet Demek Değildir”
Hadisin Kur’an’la eşdeğer olmadığını söyleyen Sarmış, “Din, Kur’an’dır. Hadisleri kendi kültürümüzü kavramamız ve Kur’an’ın ruhuna aykırı olmadıkça dinin açılımını ifade etmesi boyutuyla okumamız mümkündür. Hadisler, itikadi anlamda ise dinin kaynağı olamaz. Peygamberimiz, din vazedicisi değil tebliğcisi ve şahididir. Bu yönüyle hadislerin vahiy, akıl, sünnetullah ve tarihi gerçeklik kriterleriyle ölçülmesi gerekmektedir.” dedi. Sarmış, hadislerle sünneti ayırmak gerektiğini; dinin yorumuyla ya da dönemle ilgili Peygamberimize isnad edilen haber anlamına gelen “hadis”e karşılık; sünnetin, ümmet tarafından kuşaktan kuşağa uygulanarak mütevatiren bugüne gelen kaideler olduğunu söyledi.
“Kur’an’da Şefaat Var mıdır?”
Bir aile reisi, ordu komutanı, devlet başkanı, bir insan olarak Peygamberin kendiliğinden koyduğu inisiyatiflerin vahiyle belirlendiğini söylemenin onu robotlaştırmak anlamına geleceğini de vurgulayan Sarmış, şefaatle ilgili soruya da şöyle karşılık verdi:
“Kur’an’da Peygamberin şefaat edebileceğine dair bir veri yoktur. Bu anlamda ‘Şefaat Ya Resulallah!’ ifadesi doğru değildir. Kur’an’da hiçbir şefaate izin vermeyen ayetlerin haricinde ‘Allah’ın izni olmadıkça…’ şeklinde geçen izne tabi ifadeler ise müşriklerin iddialarıyla ilgilidir."
“Kutlu Doğum Haftası Islah Edilmeli”
Kutlu Doğum Haftası ile ilgili anma programlarıyla ilgili soruya ise Sarmış, bu anmaların içeriğinin ıslah edilmesiyle böyle bir haftanın kutlanmasında bir sakınca olmayacağı şeklinde cevap verdi. Sarmış, bu programlarda dine aykırı hareket etmemek, doğru Peygamber tasavvurunu işlemek ve yüceltmelerden uzak durmak, Peygamberin bir yönünü değil bütün yönünü aktarmak gerektiğini söyledi. Aksi takdirde bir yönünü aktaran anma programlarının laikleşme/sekülerleşme tehlikesine dikkat çekti.
Sarmış, doğru bir Peygamber tasavvurunun en mümkün aracı olarak Kur’an’ı hıfzetmekten ya da lafızlarını okumaktan sevap umarak değil; hayatımızın bütününü ona göre tanzim ederek ve anlamını kavrayarak okumamız gerektiği vurgusuyla sözlerini bitirdi. Ve çocuklarımızın da anlamını öğrenerek/öğreterek okumalarını sağlamamız gerektiğini söyledi.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hoşgeldiniz.... |
|
. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
| |